Sanıyorum yaz tatili için hala net bir fikriniz yok; Antalyalar Çeşmeler… Rüya yer cennet yer… Bu klişeleri bırakalım da gerçekçi olalım. Üzüm bağları diyorum, kurabiye diyorum, Bozcaada diyorum!
Eğer ‘ada’ diye bir gerçek varsa ve siz bu kavramı Büyükada’dan tanıyorsanız aşk olsun. Alaçatı konsepti bir tek Çeşme’den mi geçiyor? Güneş bir tek Boğaz’dan mı batıyor? Sizi, sokakları kurabiye kokusuyla sarılı, üzüm bağlarıyla donanmış mahzenlerin, soğuk denizin ve batık gemilerin en çok yakıştığı yere götürüyoruz; Bozcaada’ya gidiyoruz. Sağınızda Rum, solunuzda Türk mahallesi var; sizin ise keşfedilmeyi bekleyen bir sürü sokağınız!
Nasıl Giderim: Ulaşım Rehberi…
Bozcaada yolcusu kalmasın; Çanakkale’nin inci adası Bozcaada’ya geçmek için 3 destinasyon var: Gelibolu – Lapseki, Eceabat – Çanakkale ve Kilitbahir – Çanakkale. Tabii fenomen güncel seçenek Çanakkale Köprüsü var. 5 saat kadar araba kullanarak feribota ulaşıyor ve 30 dakika sonra Bozcaada’ya varıyorsunuz. Genelde adalara giden insanlar araç kullanmayı tercih etmese de, Bozcaada yolcuları, arabayla gitmenin tatili bambaşka bir boyuta taşıyacağını bilsinler istiyorum. Ada içerisinde bir koydan diğerine hareket etmek biraz zahmetli. Adanın yüksek kesimleri ve arka taraflarındaki güzellikleri kaçırmamanız açısından araba ile gitmeniz çok işe yarayacak. Bir başka alternatif de, taksiler günlüğü belli bir ücretle size adayı gezdirebilir. Tercih sizin.
Vardık; Rüzgarı Hissedin!
Bozcaada, Akdeniz ikliminin etkisi altında olmakla birlikte boğazın tam çıkışında yer alması nedeniyle kuzey rüzgârlarını bolca alıyor. Yani kısaca serin bir tatil beldesi diyebiliriz. Denizin soğukluğu hakkında söyleyecek çok sözüm var ama bu deneyimi bizzat sizin yaşayıp tecrübe etmenizi öneriyorum. Rüzgarı en çok ada dışındakilerin sıcaktan yandığını duyduğunuz yaz günleri seveceksiniz. Çünkü siz onun serinletici etkisi sayesinde bunalmadan tatil yapıyor olacaksınız.
Müthiş Bir Doğallık; Korunan Yapılar
Ada her şeyiyle doğallığın hakkını veriyor; ilaçsız üretim, kese poşetler, türüne göre çöp konteynerleri, organik tarım ürünleri ve müthiş bir doğal enerji ağı… Bozcaada’da bir ev sahibi olup ya da öyle istediğiniz betonu döküp, bina çıkabilmeniz için çok fırın ekmek yemeniz gerekiyor. Adanın üzerine kurulacak en ufak bir yapı denetim altında tutuluyor. Bozcaada doğallığını kaybetmemiş ve kendisini sürekli yenileyen bir yer. Yaşayan yerlisinin ve gelen gidenin de adaya olan saygısı büyük. İnsan kirletmeye kıyamıyor; öyle temiz ve berrak.
Sahile Giderken Çantaya Bir Hırka Şart!
Bozcaada’nın koyları bu yazının yıldızı diyebilirim. Yolda giderken karşınıza nerede yeni bir koy, gizli kalmış bir plaj çıkacağını kestiremiyorsunuz. Ayazma, Habbele, Mitos, Ataol ve Akvaryum koylarının güzelliği, insana tatilin tadını çıkarttıran cinsten. Hepsinin tadı ayrı; ortak tek nokta suyu buz gibi. Aynı deniz, aynı kum demeyin; her koyda farklı bir hikaye ve ambiyans var. Kiminde batık bir gemiyle, kiminde müthiş bir atlayış alanıyla karşılaşabiliyorsunuz. Akşam saatleri yüzmek için çok daha keyifli oluyor fakat havanın esmesi sizi biraz üşütebilir. Herhalde benim için Bozcaada’nın altın kuralı; plaja giderken hırka götürmektir.
Masal Gibi Bir Mimari…
Adanın sağ tarafı daha sevimli, daha renkli ve daha dekoratif. Pastel renkli kapılar-pencereler, onların önünde bekleyen sevimli kediler, saksıları süsleyen rengârenk çiçekler, sokakları gölgeleyen ağaçlar ve adanın bu bölgesine can veren Rum meyhaneleri ile vaktinizin büyük kısmını harcamak için yeterli. Kapı önlerinde salkım salkım çiçeklendirmeler yapılmış; fotoğraf çekmeden geçmeyeceğinize eminim.
Butik Ada Otellerinde Konaklayın!
Diğer turistik yerlere göre Bozcaada’da metrekareye daha fazla konaklama tesisi düşüyor diyebilirim fakat konaklama seçenekleriniz arasında son derece lüks yerler beklemeyin. Adanın ruhunu yansıtan, konsept butik oteller hizmet veriyor. Sabah kahvaltılarında birbirinden lezzetli reçellerle güne başlıyorsunuz. Kalacağınız butik oteller beyaz duvarları, renkli pencere çerçeveleriyle oldukça şirin gözüküyor. Otel çalışanlarının samimiyetine ise diyecek yok, çok ilgililer. Eğer aracınız yoksa merkeze yakın bir yerde konaklamaya özen gösterin; ada içi ulaşım biraz kısıtlı.
Rüzgar Gülleri Ve Seyir Manzarası!
Bozcaada’nın her köşesi bir görsel şölen ama yukardan manzara seyretmeyi, özellikle de günbatımını izlemeyi seviyorsanız rüzgâr güllerinin bulunduğu Batı Burnu’nu ve adanın en yüksek noktası Göztepe’yi ziyaret edin. Burada sahip olacağınız en güzel fotoğrafı çekebilirsiniz.
Reçel Standları; Kurabiyeler…
Bozcaada’nın yeme içme konusu benim için yazının en keyifli kısımlarından biri. Adada yemek adına binlerce seçenek yok ancak olanlar o kadar lezzetli ki daha fazlasına ihtiyaç duymuyorsunuz. Üstüne basa basa söylüyorum; birbirinden lezzetli onlarca çeşitteki reçelin içinde kaybolacaksınız. Balkabağı reçeli favorim; kesinlikle öneririm. Sadece İstanbul’a dönerken 10 kavanoz aldım; siz düşünün…
Bir yerin kurabiyeleri ve reçelleri bu kadar güzel olursa, sokaklarından da hamur kokuları eksik olmaz. Merkezde yürürken buram buram kurabiye kokusu sarıyor her etrafı. Adanın hem fırını hem tatlı mekânı olan Çiçek Pastanesi’ni es geçmeyin. Rengârenk kavanozlarla süslü reçeller de cabası. Rutin yemekleri restoran ve kafelerde bulabilirsiniz ama konaklamanızı kendin pişir, kendin ye olarak ayarlamakta fayda var; fiyatlar biraz tuzlu.
Yazın Vazgeçilmezi, Akşam Gezmeleri
Bunlar harici ada meydanı ve liman boyunca akşamları kurulan pazar oldukça keyifli. Eğlence mekânları genel olarak yol kenarlarında, açık havada kurulu. ‘’Bir küçük Eylül meselesi’’ filmini izlediyseniz, Bozcaada’nın büyük çoğunluğunu görme şansınız olacak ama burayı filmlerden değil, gidip bizzat kendiniz görün.