Göksu Deresi’nin İstanbul Boğazı’na döküldüğü yerde bir Türk kahvesi içip, pudra şekerine bulanmış Kanlıca yoğurdunu yemeden Hisar’dan geçilir mi?
Yıl 1395… Tam 623 sene önce, Osmanlı sultanlarının 4’üncü taht sahibi Yıldırım Beyazıt, Kocaeli’nden geçerek İstanbul’a doğru geldi ve bugün İstanbul’un en güzel kıyı manzaralarından birine pencere açan Anadolu Hisarı’nı yaptırdı. Ruhu şad olsun; İstanbul’u feth edemedi ama Türk halkının gönlünü kazandığı kesin… Boğaz turumuza Hisar ve Kanlıca ile devam ediyoruz. Onlarca ahşap evin ortasında duran ince yokuşları ine çıka, dar sokaklarında kaybola kaybola gezme zamanı. Çilekli pasta görünümünde evler var orda, huzur da var, rakı da. İstanbul’un gürültüsünden uzak, sessiz sakin, iyot kokulu semt Anadolu Hisarı’na: Boğaz’ın en sessiz mütevazisi, yoğurdunu çok sevdiğin İstanbul beyefendisi Kanlıca’ya pazar gününden selamlar!
BİR İSTANBUL MASALI: ANADOLU HİSARI
Rumeli Hisarı’nı karşısına alan Anadolu Hisarı’nda bir pazar gününe günaydın! Osmanlı’nın Lale devrinde, İstanbul Boğazı ve Haliç’te yapılan mehtap gezilerine taş çıkaran eğlenceler burada yapılırdı. Hey gidi günler… Bugün birer taş parçası olabilirler, belki ilgini bile çekmiyorlar ama düşünsene, Beyazıt’ın ayak izlerinde, tarihin en şatafatlı döneminde kimler geldi geçti buralardan…
GÖKSU’DA BİR AKŞAMÜSTÜ…
Göksu Nehri’nin Marmara Denizi’ne karıştığı nokta da bir de kafe var ki, evlilik teklifi etmek için romantik mekân arayanlara duyrulur: Göksu kafe; Hisar’ın en popüler rotası. Hemen yanında Boğaz turu yapabileceğin tekneler duruyor. Denize paralel uzanan kafeler, parklar, ucundaki Anadolu Hisarı ve Küçüksu Kasrı oldukça davetkâr. Sultan I. Mahmut Göksu Nehrinin kıyısındaki mesire alanını pek severdi; Küçüksu Kasrı da işte bu aşkın bir İstanbul simgesi.
BÖREKÇİ, ÇÖREKÇİ: HİSAR KAFELERİ
Güzelcehisar, My Moon gibi kafelerin de hakkını verelim şimdi. Denize nazır konumlarıyla yazın ne kadar güneş alıp yakıyorsa, bahar bir o kadar yakışıyor.
Anadolu Hisarı’nda bulunan Özen Börek 40 yıldır hizmet veren bir mekân. Vedat Milor’un da programında izlemiştim. Sabahleyin çayın yayına iki dilim börek alıp manzara eşliğinde yersin. Amucazade Hüseyin Paşa ve Zarif Mustafa Paşa yalılarını da görmeden geçme. Tarihi ambiyansta kapı önü bir fotoğraf için birebir.
Herhangi bir yerden alınan yiyeceklerle bir banka oturup çay, kahve içmek en klasik Hisar aktaksiyonu olsa gerek. Hava sıcaklıkları da 4 derece artacakmış, gezmek için daha n’olsun…
YOĞURDUNU PEK SEVERİZ: KANLICA
Kanlıca’sız bir Mihrabat, Mihrabatsız bir Kanlıca olur mu hiç? Anadolu Yakası’ndaki Boğaz yolunda, kuzeye doğru giderken, İkinci Köprü’yü geçtikten hemen sonra, Kanlıca’ya gelmeden evvel ulaştın: Mihrabat Korusu’nda dur bir bakalım. Zamanın beyleri nargileyi fokurdatarak keyif çatacakları yeri iyi her zaman bilmişler zaten. ”Evet yaa İstanbul budur” dedirten manzaraya sahip, keyfe keyif katan bir yerdeyiz. Şark köşesindeki közde kahveni, muhteşem Boğaz manzarası tamamlıyor. Sabah yürüyüşünü yaptıktan sonra, dinlenip kahvaltı yapabileceğin bir kafe de mevcut. Kanlıca’nın yalıları da çok ünlü. Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok paşa burada eşsiz yalılar yaptırmış. Yürürken gözün mutlaka takılır zaten.
Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan İskender Paşa Camii 1550 yılında yapılmış tarihi bir eser. Hemen az ötede Kanlıca’nın el sanatları pazarı var. İncik boncuk meraklısıysan ilgini çeker. Gelelim yoğurdunu yiyeceğin çınar ağacının altına. Burada, yaşlı çınar ağaçlarının altında oturarak Boğazı’nın manzarası eşliğinde, Güneş’in batışını seyredip yoğurdunu sipariş et. Öyle bildiğin yoğurtlardan değil bu lezzet, tatlı niyetine götür midene.
Bilgilerin için teşekürler. Eline emeğine sağlık genel kültürünü bu site sayesinde gelişebileceğimi düşünüyorum