Kara Ölüm Veba’nın Yayılması: Bir Nesil Yok Oldu

Avrupa nüfusunun üçte birinin ölümüne sebep olan Veba hastalığı, bir dönem tüm insanlığın hiçbir tedavi yöntemine cevap vermeyen korkulu rüyasıydı.  

Zehirli mikroplarla yayılan bu ölümcül salgının hiçbir çaresi yoktu. 1811 yılının sonunda ortaya çıkan hastalık, İstanbul’da yıkıcı bir etki yarattı. Kara Ölüm Avrupa’da 25 milyon, tüm dünyadaysa 75 milyondan fazla insanı öldürdü.

OSMANLI’NIN KABUS GÜNLERİ

Veba’nın başta farelerden yayıldığı düşünülürken, asıl sebep pirelerdi. Pislikle ortaya çıkan mikroplar tüm vücudu sarıyor, insan biyolojisini tamamen alt üst ediyordu. Psikolojik etki ve korkusunu tahmin etmek zor olmaz.

Avrupa salgınla 14. Yüzyılda tanıştı. Fareler ve pireler, gemi ve ticaret kervanlarıyla dünyaya yayıldı.  Osmanlı donanmasının bu lanetle tanışması da aynı dönemde oldu. Osmanlı Devleti’nin yaptığı fetihler ile topraklarının genişlemesiyle, vebanın salgınlarının ortaya çıkışı arasında kuvvetli bir bağ vardı. 

İnsanlar ekonomik imkânların arttığı şehirlere göç ediyordu. Bu hareketlilik salgının yayılmasında etkili olan etkenlerden biriydi.  O zamanlar seferden veya ticaret gemilerinden gelen herkesin hastalık taşıdığına inanıldı. Her gün onlarca insanın ölümüne neden olan bu hastalığın bir lanet olduğu düşünülmekteydi. Hatta öyle de denirdi.

VÜCUDU MOSMOR EDEN ‘’KARA ÖLÜM’’

Hastalık, mikrop kapıldıktan birkaç gün içinde etkisini göstermeye başlıyordu. Aniden ortaya çıkan baş ağrısı, yüksek ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, deri lekeleri, burun kanaması, kan tükürme ve vücut renginin değişmesi gibi etkileri vardı. 

Osmanlıların İstanbul’u fethinin ardından şehirde görülen ilk veba salgını 1455 yılı boyunca etkili oldu. Bu korkunç hastalık için yapılacak hiçbir şey yoktu. Mikrop, tükürük ve öksürük ile tüm insanlığa hızla yayılmıştı. Oksijenin azalmasından dolayı vücudu mosmor kesen hastalığa ‘’Kara Ölüm’’ denilmeye başlandı.

İSTANBUL’DA GÜNDE BİN KİŞİ ÖLÜYORDU

 Doktorlar salgını durdurmak için her yolu deneseler de durmadı. Binlerce insan çığ gibi yayılan bu hastalık yüzünden ölüyordu. İstanbul’da ölü sayısı günde bin kişiye varmaktaydı. Kent, 7 sene boyunca bu hastalıkla uğraşacak ‘’ölü bir şehir’’ olmuştu. Ne yazıkki ülkede hastalığa yakalanmayan kalmamıştı.

İstanbul tam anlamıyla veba esiri altındaydı. Dönemin padişahı ve saray halkı da dahil şehirdeki herkes, hastalığın çok yayılmadığı bölgelere göç etmeye başladı. Bazı kaynaklarda Balkanlarda bulunan Fatih Sultan Mehmed’in de 1455- 1475 yılları arasında başkent İstanbul’a olan dönüşünü 5 kez ertelediği yazmakta. 

EKONOMİ DURMA NOKTASINA GELDİ

Kentte ekonomi durma noktasına geldi. Kepenkler kapandı ve hiçbir tüccar sokağa çıkmıyordu.  Osmanlı coğrafyasının neredeyse tamamına yayılan salgından kaçmak mümkün olmadı. Hastalık zaman zaman kuluçkaya yatsa da belirli aralıklarla kendini yeniden gösteriyordu. Osmanlı’da 1637’de gerçekleşen veba salgını “büyük taun,” 1655’de şehre hakim olan veba salgını ise “şiddetli taun” olarak nitelendi. Bununla beraber felaket kaçınılmaz oldu.

Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan coğrafi konumu, vebanın Osmanlı’da bu denli yayılmasında etkili oldu. Lakin ticaret gemilerinin geçiş güzergahlarından ülkeye yayılan mikroplar herkesi esir almıştı. 

AVRUPA’NIN ÜÇTE BİRİ HAYATINI KAYBETTİ

Osmanlı bu belayla tam 100 yıl uğraştı. En büyük kayıpları İstanbul verdi. Tüm dünyada etkisini gösteren hastalıktan dolayı Avrupa nüfusunun üçte biri hayatını kaybetti. Osmanlı’da modern tıbbın gelişmemiş olması, binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Öyle ki, 15. yüzyılın sonunda İstanbul nüfusunun 100 bin ise, 1467 yılında görülen veba salgınıyla birlikte, nüfusun yarısının ölmüş olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

TEDAVİ YÖNTEMLERİ GELİŞTİRİLDİ

Salgınların şiddetli bir biçimde yaşandığı bu yüzyılın 68 yılı vebayla geçti. Zamanla, sebebi tam olarak bilinmeyen hastalığın hayvan pislikleri ve pirelerden kaynaklandığını anlayan doktorlar, insanlığı kurtaracak ‘veba aşısını’ buldu. Bu felakete son verme düşüncesi, birçok doğal yöntemi de beraberinde getirdi. Elbette o dönemin çözüm şartları oldukça zordu ama başardılar.

Nihayet 17. yüzyılın sonuna gelindiğinde hastalık etkisini kaybetti. Güçlü serumların yaygınlaşmasıyla birlikte hastalığa karşı mücadelede önemli başarılar kazanmak mümkün oldu. Alınan önlemler ile veba, ülke topraklarında yok olmaya başladı. Birçok salgın ile mücadele eden Osmanlı’nın karantina kararını uygulamaya koymasıyla salgının yıkıcı etkisi azalmış oldu. Böylece bu korkunç hastalığın yıkıcı etkisi bir nebze de olsa azaldı.

Vaniköy Kandilli’de Boğaz Turu Planladık

Çengelköy’den başlayan Boğaz turumuzun ikinci durağı Vaniköy’deyiz. Ardından meşhur Kandilli Rasathanesi ve Adile Sultan Sarayı’nı görmek için Kandilli’yle yola…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like